23 Mayıs 2022 Pazartesi

Andrew Garfield'lı suç dizisi: Under the Banner of Heaven incelemesi

 Herkese merhaba! 

Uzun bir aradan sonra, daha aktif bir şekilde kullanmaya karar verdiğim bloğuma bu kez bir dizi incelemesi ile geldim. Bu yazıda, Jon Krakauer'ın aynı isimli romanından uyarlanmış 2022 yapımı taptaze dizi olan Under the Banner of Heaven'ı mercek altına alacağız. 

Yıllardır oldum olası small town konulu dizileri çok seven biriyim, bu sebeple Under the Banner of Heaven'ın bana ilaç gibi geldiğini söyleyerek başlamak istiyorum yazıya. Dizi konu itibariyle, ABD'nin Utah eyaletinde bulunan bir kasabada, 1984 yılında işlenen bir cinayet olayıyla yapıyor açışılışını. Cinayet olayını araştıran iki dedektiften biri, hepimizin Spider Man olarak tanıdığı ve sevdiği Andrew Garfield tarafından canlandırılıyor. Dedektif Pyre (Andrew Garfield) evli ve iki çocuklu bir dedektif ve kendini yıllardır aldığı en büyük cinayet soruşturmalarının içinde bulduğunda, biz de dizinin içine adeta çekiliyoruz. 

İlk başta, dokunaklı bir sahne ile Brenda Lafferty (Daisy Edgar-Jones) ve küçük bebeğinin kendi evlerinde öldürülmüş olduklarını öğreniyoruz. Başta her şey çok normal, tabii ki en büyük baş şüpheli Brenda'nın eşi Allen Lafferty yakalanıp polis merkezine götürülüyor. Bu sırada, soruşturmada yer alan ikinci dedektif ile tanışıyoruz: Gil Birmingham'ın canlandırdığı Dedektif Taba. Bu ikili, Allen Lafferty'i sorguya aldıklarında, dizinin çok daha yoğun ve ayrıntılı bir cinayet soruşturduğunu anlamaya başlıyoruz. Zira bu dini sebeplerle işlenmiş bir cinayet ve bugüne kadar pek fazla duymadığımız yerel bir din ile tanışıyoruz. Mormonluk. 

Yazıya devam etmeden önce Mormonluk hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Eğer bu diziyi izleyecekseniz, bu bilgiler ile izlemeniz mutlaka en sağlıklısı olacaktır diye düşünüyorum. Mormonluk, esasen Hristiyanlığın altında bulunan mezheplerden bir tanesi olarak tanımlanabilir. Tamamen Amerika vatandaşlarının ortaya çıkarmış olduğu bir din. Mormonlar peygamberlerinin Joseph Smith ve tek gerçek kilisenin de Son Zaman Azizler Kilisesi'nin olduğuna inanıyorlar. Çok katı bir mezhebe sahipler, öyle ki, yaşamlarını tamamen inançlarına göre düzenlemişler ve kendileri için belirlenmiş bütün kurallara harfiyen uyuyorlar. Uymayanları ise cezalandırma hakkına sahip görüyorlar kendilerini. Bazıları ise tanrıyı duyabildiğine inanıyor. Tanrının seçtiği azizler olduklarını düşünüyorlar. Son olarak Mormonlar, çok eşli bir topluluk. Peygamberleri Joseph Smith'in 33 tane eşi olduğu biliniyor. Erkekler, istedikleri kadar kadınla evlenme hakkına sahip. Hatta en az 3 kadın ile evlenmeyenin cennete giremeyeceği düşünülüyor. Öte yandan bir kadın çok eşli olursa, cehennemde yanacak. 

İşlenen cinayetin Mormonluk mezhebi ile doğrudan bir ilgisinin bulunduğuna yönelik ortaya çok ciddi kanıtlar çıkıyor. Bu sürede, Lafferty ailesinin köklerine iniş yapıyoruz. Brenda Lafferty ve bebeğinin cinayetinin, bir çeşit dini cezalandırma olma ihtimali oldukça büyük. 

Allen ve Brenda Lafferty, bir kilisede tanışarak evlenme kararı alıyor. Allen Lafferty'nin ailesi, hayatlarını Mormonluğa adamış aşırı dinci bir aile. Hepsi azizler gibi yaşıyor ve tek amaçları dinlerini yaymak, korumak. Brenda ise modern bakış açısı ve kadın hakları savunucusu olarak ailenin tepkisini çekiyor. Özellikle ailenin erkek üyeleri tarafından kabul göremiyor. Burada, modern çağda dahi din tarafından kadının yerinin çok kesin çizgilerle çizildiğini net bir şekilde anlıyoruz. Kadınlar erkek işine karışamaz, kadınların tek görevi, erkeklerine hizmet etmek ve çocuk doğurmaktır. Çok fazla konuşan kadın, şeytan tarafından ele geçirilmiştir. 

Hal böyle olunca, Brenda ve bebeğini öldürebilecek kişi listesi epey uzamaya başlıyor. Aynı zamanda, bir yandan Lafferty ailesinin ABD hükümeti'ne vergi ödememek üzere verdiği savaşı izliyoruz. Onlara göre tek gerçek kanun tanrının kanunu ve insanların kanunu tamamen saçmalıktan ibaret. 

Dizi ilerledikçe, dinin toplum üzerindeki etkisini çok daha iyi anlamaya başlıyoruz. Her ne kadar gerçek suç dizisi olsa da, dizi daha çok dejenere olmuş bir toplumu gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Hatta başroldeki dedektifimiz olan Pyre dahil, katı bir mormon. Sürekli olarak iş ahlakı ve kendi inançları arasında gidip gelişini, bu süreçte yıpranışını sahne sahne izliyoruz. Doğru olan hangisi? İnançları mı? Yoksa inançlarının yol açtığı bu cinayetin ne kadar korkunç olduğu mu? 

Dizi, toplamda 7 bölüm sürecek bir mini dizi. Hali hazırda 5. bölümü geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Her bölümle de devleştiği bir gerçek. Henüz sonu belli değil, fakat sonundan öte, süreci değerli olan bir dizi bana göre. Sinematografisiyle, oyunculuklarıya, yavaş yavaş yükselen bir temposu ve önemli mesajlarıyla favorim olma yolunda gidiyor.  Umuyorum ki, her şeye rağmen adaletin yerini bulduğu bir dizi izliyoruz ve yine umuyorum ki en azından 21. yüzyılda böyle fanatik dini cinayetleri artık daha fazla görmeyiz.

Under the Banner of Heaven, benim tarafımdan gönül rahatlığı ile tavsiye edilir. Aşağıya diziden birkaç kare bırakıyorum. İzleme tercihi sizin. Aksiyonlu ve sürükleyici dizi severlerdenseniz pek size hitap etmiyor olabilir fakat az önce anlattığım her şey ilginizi çektiyse hiç durmayıp başlamanızı tavsiye ederim. Şimdiden keyifli seyirler dilerim. Hoşçakalın!


                            (Soldan sağa: Dedektif Taba ve Dedektif Pyre)
                                                (Lafferty ailesi)
                            (Soldan sağa: Dan, Allen ve Samuel Lafferty)

                                               (Brenda Lafferty)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder